16 Aralık 2009 Çarşamba

Atatürk Öldüğü Zamanki Gazete Başlıkları

23 Kasım 1938
Tan Gazetesi

21 Kasım 1938
Ulus Gazetesi

21 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

20 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

19 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

18 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetes

15 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

14 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

13 Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

10 (veya 11) Kasım 1938
Cumhuriyet Gazetesi

10 Kasım 1938
Macar hükümetinin Atatürk'ün vefatını bildirir ilanı

Atatürk ve Komik Bir Olay


Atatürk'ün en sevdiği hikayelerdenmiş. Arada kendi anlatır, arada başkasına anlattırır, hep gülermiş.


(F. R. ATAY)

Yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. Bir ara dinleyicilere sormuş:

"Bir eşeğin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı. Hangisini içer ? "

Cevabı kendi veriyor : " Tabii suyu. "

Gene bitirmiyor soruyor : " Neden ? "

Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor. " Eşekliğinden"

Atatürk bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor.



Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.

Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15-16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. Atatürk el edip, çağırıyor. Soruyor : "Söyle çocuk: Bir eşeğin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su. Hangisini içer ? "

Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. Devletin en büyükleri...Esas vaziyetine geçiyor :

” Rakıyı kumandanım ! "

Atatürk kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. Ata onlara dönüyor.

Muzip : " Aman beyler ! Neden diye sormayın! "

Galatasaray Lisesi'ne Armağan Ettiği Fotoğraf

Atatürk'ün Bazı El Yazısı Örnekleri

"Demokrasinin bütün ideali, ... milletin heyeti umumiyesini aynı zamanda idare eder. Vaziyette hükmünü bulmasını, hiç olmazsa, devletin son iradesini yalnız milletin ifade ve izhan etmesini ister."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

"Demokrasinin bütün ülküsü, ... ulusun genelini aynı anda yönetir. Durumda yargısını bulmasını, hiç olmazsa devletin son istencini yalnızca ulusun söyleyip belirtmesini ister."

Kemal ATATÜRK

" Türk milletinin teessüsünde müessir olduğu görülen terkibi ve tarihi vakialar şunlardır:

A.Siyasi varlıkta birlik
B.Dil birliği
C.Yurt birliği
D.Irk ve menşe birliği
E.Tarihi karabet
F.Ahlaki karabet

Türk milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde kamilen yok gibidir.
"

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

" Türk ulusunun oluşumunda etkin olduğu görülen bileşimsel ve tarihsel olgular şunlardır :

A.Siyasal varlıkta birlik
B.Dil birliği
C.Yurt birliği
Ç.Irk ve köken birliği
E.Tarihsel yakınlık
F.Ahlak yakınlığı

Türk ulusunun biçimlenmesinde var olan bu koşullar öbür uluslarda yeterince yok gibidir "

Kemal ATATÜRK

" Malumdur ki Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi esasına müstenit bir devlettir. Demokrasi ise esas itibarı ile siyasi mahiyettedir. Fikridir; ferdidir; müsavatperverdir. Demokrasinin esas noktalarına göre devletin vazifesi, vatandaşın siyasi hürriyet ve mesaisini tatmin etmek ve vatandaşın ilmi, içtimai, sanat, ahlak gibi fikri sahalarda inkişafını temin ile alakadar olmak ve vatandaşın, milli hakimiyete usulü dairesinde iştirak hakkını ve bütün vatandaşların aynı siyasi haklara haiz olmasıdır. "

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

" Bilinmektedir ki Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi ilkesine dayanan bir devlettir. Demokrasiyse aslı bakımından siyasal niteliktedir. Düşünseldir; bireyseldir; eşitlikseverdir. Demokrasinin temel noktalarına göre devletin görevi, yurttaşın siyasal özgürlük ve çalışmasını tatmin etmek, yurttaşın bilimsel, toplumsal, sanat, ahlak gibi düşünce alanlarında gelişmesini sağlamakla ilgilenmek ve yurttaşın, ulusal egemenliğe yöntemi çerçevesinde katılım hakkını taşıması ve bütün yurttaşların da aynı siyasal hakları taşımasıdır. "

Kemal ATATÜRK

" Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Türkiye’de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren. "

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

" Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah'ya istediği gibi tapınır. Hiç kimseye dinsel düşüncelerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Türkiye’de, bir kimsenin düşüncelerini zorla başkalarına benimsetmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna izin verilmez. İçten inananlar, derin iman iyeleri, özgürlüğün gereklerini artık öğren. "

Kemal ATATÜRK

"27, I, 1930

Pazarertesi

Hürriyet

Hürriyet, insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır. İnsanlar, bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir; kainatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple insan, ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

"27.1.1930, Pazartesi

Özgürlük

Özgürlük, kişinin düşündüğü ile dilediğini kesin olarak yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. Kişiler, bu anlamda özgürlüğe hiçbir zaman iye olamamışlardır, olamazlar. Çünkü bilinmektedir ki kişi doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi dahi salt özgür değildir; doğanın yasalarına bağlıdır. Bu nedenle kişi, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır.

Kemal ATATÜRK

"27, I, 1930

Pazarertesi

Hürriyet

Hürriyet, insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır. İnsanlar, bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir; kainatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple insan, ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

"27.1.1930, Pazartesi

Özgürlük

Özgürlük, kişinin düşündüğü ile dilediğini kesin olarak yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. Kişiler, bu anlamda özgürlüğe hiçbir zaman iye olamamışlardır, olamazlar. Çünkü bilinmektedir ki kişi doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi dahi salt özgür değildir; doğanın yasalarına bağlıdır. Bu nedenle kişi, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır.

Kemal ATATÜRK

"27, I, 1930

Pazarertesi

Hürriyet

Hürriyet, insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır. İnsanlar, bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir; kainatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple insan, ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

"27.1.1930, Pazartesi

Özgürlük

Özgürlük, kişinin düşündüğü ile dilediğini kesin olarak yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. Kişiler, bu anlamda özgürlüğe hiçbir zaman iye olamamışlardır, olamazlar. Çünkü bilinmektedir ki kişi doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi dahi salt özgür değildir; doğanın yasalarına bağlıdır. Bu nedenle kişi, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır.

Kemal ATATÜRK

"27, I, 1930

Pazarertesi

Hürriyet

Hürriyet, insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır. İnsanlar, bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir; kainatın kanunlarına tabidir. Bu sebeple insan, ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

"27.1.1930, Pazartesi

Özgürlük

Özgürlük, kişinin düşündüğü ile dilediğini kesin olarak yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. Kişiler, bu anlamda özgürlüğe hiçbir zaman iye olamamışlardır, olamazlar. Çünkü bilinmektedir ki kişi doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi dahi salt özgür değildir; doğanın yasalarına bağlıdır. Bu nedenle kişi, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır.

Kemal ATATÜRK

Atatürk, Cumhuriyet'in 10. Yıl Söylevi taslağında yer alan bu bölümü, Genel Yazmanı Hikmet Bayur'un bu söylemin ölümü çağrıştırdığını ve ulusa veda anlamı içerdiğini söyleyerek kaldırılmasını rica etmesi üzerine söylevden çıkarmıştır. Ancak yine Ata'dan bir anı olarak kalan bu yazı bize, gerçek Atatürkçülerin Atatürk'ün unutulmasına yol açılmaması için çalışması gerektiğini, Atatürk'ün sevgi ve nefretlerini hiç unutmamaları gerektiğini göstermesi açısından da önemlidir.

"Bu söylediklerim hakikat olduğu gün sizden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur : Beni hatırlayınız."

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

Bu söylediklerim gerçek olduğu gün sizden ve bütün uygar insanlıktan dileğim şudur : Beni anımsayınız."

Kemal ATATÜRK

Malik bulunduğum bütün nukut (nakitler) ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:

1- Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2- Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3 - Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.

4- Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5- İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç oldukları yardım yapılacaktır.

6- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumları'na tahsis edilecektir."

Kemal ATATÜRK

“Din, milliyetin bir parçasıdır! Ancak taassubun milletleri ümmet haline düşüreceğini unutmamalıdır!”

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

“Din, ulusluğun bir parçasıdır! Ancak bağnazlığın ulusları ümmet durumuna düşüreceğini unutmamalıdır!”

Kemal ATATÜRK

“Din, milliyetin bir parçasıdır! Ancak taassubun milletleri ümmet haline düşüreceğini unutmamalıdır!”

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

“Din, ulusluğun bir parçasıdır! Ancak bağnazlığın ulusları ümmet durumuna düşüreceğini unutmamalıdır!”

Kemal ATATÜRK

Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahna oldu. Bu sahna 7 bin senelik en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

Kemal ATATÜRK

Öz Türkçesi :

Bu ülke, yeryüzünün beklemediği, asla ummadığı bir eşsiz varlığın yüksek yansımasına, yüksek düzlem oldu. Bu düzlem, en az 7 bin yıllık bir Türk beşiğidir. Beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından önce korkar gibi oldu sonra onlara alıştı. Onları doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur; yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

Kemal ATATÜRK

Atatürk'ün Hakkında Bilinmesi Gereken 30 Şey

1. "ATA" LAFINI SEVMEZDİ

"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine " Ata " diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2. EN SEVDİĞİ YEMEK

Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.

3. EN BÜYÜK HAYALI DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI

Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4. BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU" YDU

Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rasgele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.

5. KABUL SALONUNDA Kİ AT YAVRUSU

Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adini verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.

6. TAM BİR SALON ADAMI

En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7. GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI

Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8. DOLABINDA LACİVERT'E YER YOKTU

Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

9. ÖLÇÜLERİ

Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10. RUMELİ ŞİVESİ

Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

11. HAZİN BİR HİKAYE

Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

12. CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.

Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

13. PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE

Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14. KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI

Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15. DÜZEN TAKINTISI VARDI

Evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

16. HOŞGÖRÜLÜ LİDER

Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, "Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.

17. SİGARA PAZARLIĞI

Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti :" Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".

18. "BU NASIL HALKÇILIK?"

Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu örgenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.

19. "LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"

İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti : "Adam olmak demektir hocam, adam olmak! "

20. KURBANLARI BAĞIŞLARDI

Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.

21. YABANCI DİLE MERAKI

Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.

22. FASULYESİNE POKER

Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.

23. KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI

Cephelerde düşmanla göğüs göğüs'e savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24. KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ

Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmıştı :"T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".

25. BİR RİCASI

Bir gün halk arasında dolaşırken kara çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın ?" diye sormuştu. Kadın çarşafını açarak, Atatürk' ün ellerini öptü.

( *
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/99/05/06/yazarlar/15yaz.htm

* Ali Kılıç; Kemal Arıburnu, Ayyaldız Matbaası- Ankara 1960
‘Atatürk Anekdotlar, Anılar’, s: 197 )

26. BİLARDO VE YÜZME

Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner , yüzmeye gider ve bilardo oynardı.

27. EN BAŞARILI DERS.

Eğitim hayatı boyunca en basarili dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayati boyunca sürdü.

28. YAĞCILARA GEÇİT YOK

Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.

29. SON YILBAŞI GECESİ

1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.

30. KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK

Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği güvercinliği vardı.

Anıtkabir e Ata nın Nakli

Ulu Önder'in 15 yıl süre ile kaldığı Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabri 4 Kasım 1953'de açıldı.

Geçici kabrin açılmasında; Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanlığı Genel Katibi Nurullah Tolon, Eski Genel Katip Kemal Gedeleç, Ankara Valisi Kemal Aygün ve Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu hazır bulundular. Kabrin açılmasında, Erkek Teknik Sanat Okulu ve Yapı Enstitüsü öğretmen ve öğrencileri de görev aldı.

Kabrin açılmasına saat 09.05'de başlandı. Mezarı üstten ve yandan çevreleyen mermer levhalar birer birer çıkarıldı, kabrin üzerideki 80 cm. kalınlığında olan toprak tabaka alınarak, kağıt torbalarda toplandı. Daha sonra bu topraklar Anıtkabir'e getirilerek ebedi istiratgahına kondu. Toprağın altındaki döşeme de kaldırılarak geçici kabri boydan boya kaplayan çelik kapaklar dışarı çıkarıldı. Bu kapaklar kaldırıldığında, Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılmış tabutu ile karşılaşıldı. 500 kg. ağırlığındaki tabut; sal tertibatı yapılmış olan vinçle yukarı çekilerek, Etnografya müzesindeki katafalka konuldu. Tabut katafalka konduktan sonra, kabrin açılmasında hazır bulunan resmi heyet tarafından bir protokol hazırlanarak imzalandı. Daha sonra Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencilerinin hazırladığı Türk Bayrağı, katafalkın üzerine serildi.

Ulu Önder Atatürk'ün aziz naşının önünde, 4 Kasım'dan 9 Kasım'a kadar yüksek öğretim öğrencileri, subaylar, sivil erkan ve generaller saygı nöbeti tuttular.

Törene katılacak olan resmi zevat, 10 Kasım 1953 günü saat 09.00'da, Etnografya Müzesi önüne geldi. Saat 09.05'de müzenin önündeki boru ile "Ti" işareti verildi. Bu işaretle birlikte Ankara tepelerinde top atışı başladı ve bu anda tüm törene katılanlar saygı duruşunda bulundu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan 12 er, Büyük Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılı tabutunu omuzlar üzerine kaldırdılar ve Etnografya Müzesi önünde bekleyen top arabasına yerleştirdiler. 136 genç asteğmenin çektiği top arabası saat 09.20'de müze önünden hareket etti.

Töreni icra için oluşturulan birlik; tören komutanı, karargahı Kara Harp Okulu Bandosu ve sancağı, Harp Okulu Alayı Flamaları, Hava Harp Okulu'ndan bir bölük, toplu halde bayrakları taşıyan gençler ile bir izci alayından oluşmuştu. 12 general top arabasının iki tarafını çevreliyordu. Atatürk'ün İstiklal Madalyası, siyah kadife bir yastık üzerinde bir amiral tarafından taşınıyordu. Bunun arkasından da protokole dahil zevat geliyordu. Bu arda Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar da havadan korteje katılıyordu.

Kortej opera binası önünden Bankalar Caddesi yolu ile Ulus Meydanına doğru ilerledi. Büyük Millet Meclisi önünden geçerek istasyon önüne geldi. Buradan Ulaştırma Bakanlığı-Demiryolu köprüsünü takiben saat 11.15'de, Tandoğan Meydanına ulaşıldı. Kortej yol boyunca ilerlerken, Türk Hava Kurumunun uçakları Atatürk'ün bir portresini Ankara semalarında dalgalandırıyordu. Uçaklardan naaşın üzerine ufak paraşütlere bağlı çiçek demetleri atıldı.

Kortej 12.15'de Anıtkabir'e ulaştı. Aslanlı Yol'un başlangıcındaki alanda top arabasının yanaşacağı ve tabutun indirileceği merdivenler hazırlanmıştı. 12 er Ata'nın naaşını omuzlarına alarak Aslanlı Yol'da ilerlemeye başladılar. Yine Tabutun sağ ve solunda 12 general yürüyordu. Yolun iki tarafına yerleştirilmiş kız ve erkek izciler ellerindeki çiçekleri tabutun geçeceği yola serpiyorlardı.

Ata'nın naaşı Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin başına geldiğinde, merdivenlerin iki yanında üçer sıra nöbet tutan izciler O'nu selamladılar. Tabut 12.50'de Şeref Holüne çıkan merdivenlerin ortasındaki Hitabet Kürsüsünün arkasında hazırlanmış olan koyu vişne rengi katafalk üzerine kondu.

Saat 12.55'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar, katafalkın arkasından Türk Milletine hitaben bir konuşma yaparak; "Atatürk, şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gelen topraklarla gömüyoruz. Fakat hakiki yerin Türk Milleti'nin minnet dolu sinesidir. Nur içince yat" sözleri ile tamamladı.

Tabut, O'nun her zaman itimadına mazhar olmuş Mehmetçiğin omuzlarında lahitin tam altında bulunan defin mahalline getirildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve diğer zevat mezarın etrafında yer almışlardı. Sanduka açılarak tam saat 13.30'da aziz naaş, Mehmetçiklerin elleriyle ebedi istiratgahına indirildi. Mezarın etrafında Ankara Toprağı ve yurdun dört bir köşesinden getirilmiş olan topraklar bulunuyordu. Mezara ilk toprağı Cumhurbaşkanı attı, diğer zevat da onu izledi. Defin işlemi tamamlandıktan sonra, Şeref Holü'nde lahitin önünde saygı duruşunda bulunuldu. Bu arada, Etnografya Müzesi'nde geçici kabrin açılışında hazır bulunan heyet tarafından defin tutanağı hazırlanarak imzalandı.

Resmi törenin sona ermesini müteakip, Anıtkabir halkın ziyaretine açıldı, anıt gece projektörlerle aydınlatıldı. 19 Kasım 1953 günü Ulu Önder'i tam 70.000 kişi ziyaret etti.

Anıtkabir in Bölümleri

İSTİKLAL KULESİ

Aslanlı Yolun başlangıcında girişte sağda bulunan kulenin içinde Anıtkabir'in maketi ve Anıtkabir'i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır.

HÜRRİYET KULESİ

Aslanlı Yolun başlangıcında girişte solda bulunan kulenin içinde anıtkabir inşaatında kullanılan taş örnekleri sergilenmektedir. Ayrıcı bu kulede, Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra ortaya çıkan ona yaraşır bir anıt mezar yapılması düşüncesinden başlayarak Anıtkabire nakledilmesine kadar geçen süreyi kronolojik olarak anlatan, fotoğraf ve belgelerden oluşan bir sergi bulunmaktadır.

MÜDAFAA-İ HUKUK KULESİ

Bu kule 3 ağustos 1982 yılından itibaren sergi salonu olarak tanzim edilmiştir. Yıl içinde Atatürk ve Milli Mücadele konulu peryodik sergiler düzenlenmektedir.

CUMHURİYET KULESİ

Sanat Galerisinin girişi olan bu kulenin ortasında Atatürk'ün ilkeleri ve bu konudaki özlü sözlerini ihtiva eden ışıklı pano bulunmaktadır. Ayrıca, Anıtkabir'deki kabartmaların bir bölümünün tanıtıldığı ışıklı tanıtım panosu da bu bölümle yer almaktadır.

İNKILAP KULESİ

Bu kule, başlangıç da Atatürk'ün özel kitaplığının sergilendiği bölüm olarak düzenlenmişti 1983 yılında Kitaplık sanat galerisine taşınmış olup, Bu kule Atatürk'ün giysilerinin sergilendiği bölüm haline getirilmiştir. Bu kulede aynı zamanda Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN tarafından yapılarak29 Ekim 1993'te Anıtkabire hediye edilen Atatürk'ün gerçek boyutlarındaki bal mumundan heykeli de bulunmaktadır.

MİSAK-I MİLLİ KULESİ

Kulenin ortasında Anıtkabir'de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzalamaları için imza kürsüsü yer almaktadır. Ayrıca, Müzenin girişi olan bu kuledeki aktüalite panoları da, Anıtkabir'de yapılan törenlere ait fotoğraflar sergilenmektedir.

23 NİSAN KULESİ

Kulede, Türkiye İş Bankası'nın Atatürk'e armağan edilen"Cadillac" marka özel otomobil sergilenmektedir. Atatürk bu otomobili 1936-1938 yılları arasında kullanmıştır.

BARIŞ KULESİ

Kulede, Atatürk'ün "Lincoln" marka makam ve tören otomobilleri sergilenmektedir. Atatürk bu otomobilleri 1935-1938 yılları arasında kullanmıştır.

ZAFER KULESİ

Kulede, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938 de Dolmabahçe Sarayı'ndan Sarayburnu'na taşıyan, üzerinde bayrağa sarılı orijinal tabutun bulunduğu top arabası sergilenmektedir.

MEHMETÇİK KULESİ

Kulede, yerli ve yabancı ziyaretçilere danışma hizmeti verilmekte olup, ayrıca Anıtkabir ve milli Mücadele konulu kitaplar ile hatıra eşyalar satılmaktadır.

ASLANLI YOL

Anıtkabir'e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı'na kadar uzanan yol "Aslanlı yol" olarak adlandırılır. Bu yol, ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmıştır.

Yola 26 basamaklı merdiven ile çıkılır. Yolun uzunluğu 262.20 m., genişliği 12.80 metredir. Yolun iki yanı güller ve ardıçlarla süslüdür. Yol, traverten ile döşelidir. Yolun iki yanında ikişerli gruplar halinde 12'si sağ yandan 12'si sol yandan olmak üzere 24 Aslan heykeli vardır. Bu heykeller, Anadolu'da büyük devlet kurmuş olan Hititlerin sanat tarzında yapılmıştır.

TÖREN MEYDANI

Aslanlı Yol'un sonunda, Anıtkabir yan binalarının ve kolonların çevrelediği bir alana çıkılır. 129X84.25 m. boyutlarında olan, dört tarafından üçer basamak merdivenle inilen 15.000 kişi kapasiteli bu alan " Tören meydanı" olarak adlandırılır. Bu alanın zemini küp şekilde siyah,kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlarla döşenerek 373 adet halı kompozisyonu oluşturulmuştur. Tören Meydanına, bayrak direği bulunduğu kısımdan da merdivenle çıkılabilir.

BAYRAK DİREĞİ

Anıtkabir'in Çankaya yönündeki merdivenlerinin ortasında, tek parçala yüksek bir direk üzerinde Türk Bayrağı dalgalanır. Bu bayrak direğini, Amerika'da yerleşmiş iolan Nazmi Cemal adında bir Türk vatandaşı göndermiştir. Bayrak Direği çelikten tek parça olarak imal edilmiştir. 4938 kilogram ağırlığında ve 33.528metredir. 4 metresi kaidenin altında olup, görünen kısmı 29.528 metredir.

MOZOLE

Anıtkabir'in en önemli bölümü Mozale'dir Tören Meydanı'ndan 42 basamaklı merdivenle çıkılan Mozole, iki katlı ve döktörtgen planı bir yapıdır. Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur. Çünkü Atatürk'ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle, Anıtkabir'i meydana getiren mimarlar, yardımcı binalar dizisi içinde Mozole'nin diğer kısımlardan çok daha görkemli olmasına büyük önem vermişlerdir.

Zemin katın dış duvarları kesik piramit biçiminde, masif bir kitle halindedir. Bundan ötürü yapının alt kesiminin genel görünüşü bir kale bedeni gibidir. üzerinde de küçük pencereler bulunan dış duvarlar betondur. Duvarların dış yüzleri travertten ile kaplanmıştır. Atatürk'ün aziz naaşı, bu katta doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozole'nin birinci katı olan Şeref ve Holü'ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası; Selçuklu ve Osmanlı motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar, siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının da kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresine, bütün illerden ve Kıbrıs'tan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.

MEZAR ODASI

Atatürk'ün naaşının toprağa verildiği mezar odası.

ANITKABİR ATATÜRK MÜZESİ

Anıtkabir proje yarışması şartlarından birisi de, projelerde uygun bir yerin "Atatürk Müzesi" olarak belirtilmiş olması idi. Halen müze olarak kullanılan yer, bu şarta uygun olarak proje mimarları tarafından belirlenmiştir.

Anıtkabir'in yapımının tamamlanmasını takiben Atatürk Müzesi'nin doluşturulması çalışmalarına başlanmıştır. Atatürk'e ait eşyalarla, kendisine hediye edilmiş eşyalar, müzenin açılış tarihine kadar bunları muhafaza eden; Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğü; Ankara Milli Emlak Müdürlüğü ile Atatürk'ün manevi kızları Profesör A.Afetinan, Sabiha Gökçen ve Rukiye Erkin'den devralınmıştır. Anıtkabir Atatürk Müzesi 21 Haziran 1960 tarihinde de ziyarete açılmıştır.

Anıtkabir'in Misak-ı Milli ve İnkılap Kuleleri arasında kalan, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümü olan Misak-ı milli Kuleleri arasında kalen, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır.

Misak-ı Milli kulesinin iç kapısından girilen Müze bölümünde, Atatürk'ün bizzat kullandığı eşyalar ile kendisine armağan edilen eşyalar teşhir edilmektedir. Müzeden girilen İnkılap kulesindeki giysi bölümünde Atatürk'ün kullandığı giysiler teşhir edilmektedir. Bu bölümde ayrıca, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN'in yaptığı Atatürk'ün gerçek boyutlarında balmumundan heykeli bulunmaktadır.

SANAT GALERİSİ

Müdafaa-i Hukuk ve Cumhuriyet Kuleleri arasında yer alan bu bölüm, başlangıçta Anıtkabir'i ziyarete gelen yerli ve yabancı devlet büyüklerinin dinlenmesi amacı ile "Kabul Salonu" olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır. 1977 yılında, çeşitli dallardaki sanatçıların Atatürk ve Milli Mücadele konusundaki eserlerini sergilemelerine imkan sağlamak maksadı ile bu bölüm Sanat Galerisi olarak yeniden düzenlenmiştir. Sanat Galerisi duvarlarında, Ressam Rahmi Rehlivanlı tarafından yapılan Atatürk ve O'nu ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamlarını birlikte gösteren bağlı boya tablolar bulunmaktadır.

Müze bölümünde sergilenen Atatürk'ün Özel Kitaplığı 1983 yılında Sanat Galerisine nakledilmiştir. Atatürk'ün özel Kitaplığında;Türk ve İslam tarihi dil, edebiyat,sosyal bilinler, bilim ve teknik konularında, Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slavca dillerinden toplan 3144 adet eser bulunmaktadır. Atatürk kitaplarda önemli gördüğü kısımları kendine özgü işaretler kullanarak, renkli kalemlerle çizilmiş ve sayfa kenarlarına notlar almıştır. Sanat Galerisi'nde Atatürk ve Milli Mücadele konulu belgesel filmler Sinevizyon vasıtası ile gün boyunca ziyaretçilere gösterilmektedir.

ANITKABİR KOMUTANLIK KARARGAHI

23 Nisan ve Barış kuleleri arasında kalan bölüm anıtkabir Komutanlığı Karargahına tahsis edilmiştir. Anıtkabir hizmetleri , 15 Eylül 1981 tarihli 2524 Sayılı Kanuna göre Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. ; Anıtkabir Komutanlığı 750.000 m2 lik arazisi ile birlikte Anıt blokunun bakımı, korunması, emniyeti, törenlerin icrası ve idari işlerin yürütülmesi ile görevlidir. Anıtkabir Komutanlığına bağlı olarak; Hizmet Kıta Komutanlığı ve Muhafız Bölük Komutanlığı ile Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler müdürlüğü bulunmaktadır.

MÜZE KİTAPLIK VE KÜLTÜREL FALİYETLER MÜDÜRLÜĞÜ

Mehmetçik ve Zafer Kuleleri arasında yer alan bölüm önceleri Muhafız Bölüğü binası olarak kullanılmıştır. Anıtkabir Komutanlığının teşkilinden sonra inşa edilen yeni bölük binasının 13 Eylül 1984'te tamamlanmasından sonra boşaltılmış ve 25 Nisan 1985'te Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler, Müdürlüğü idari kısmı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atatürk ve Türk Devrimi kütüphanesi de bu bölümde bulunmaktadır. Kütüphanede, Atatürk ve milli Mücadele, konusunda çalışma yapacak araştırmacılara hizmet verilmektedir. Ayrıca kütüphanede fotokopi cihazı ile araştırmacılara yardımcı olunmaktadır. Kütüphane bilgileri bütünüyle bilgisayara kayıtlıdır.

BARIŞ PARKI

Anıtkabir inşaatı devam ederken, toprak kaymasına önlemek ve çevresinde yeşil bir kuşak oluşturmak amacıyla ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında Anıtkabir'i çevreleyen alanda, Atatürk'ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla "Uluslararası Barış Parkı" oluşturulması düşünülmüştür. Böylece Ulu önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı yaşamı boyunca dünyada ve yurtta sağlamak için büyük mücadeleler verdiği barışı temsil eden bir park ile çevrelenmiş olacaktı.

Yaklaşık 750.000 m2 lik bir yerleşme alanına sahip Anıtkabir'in çevresine ilişkin peyzaj planlamasına 1946 yılında başlanmıştır. Prof. Paul Bonatz'ın önderliğinde Prof. Emin onat ve Prof Sadri Aran'ın görüşleri ve fikir alışverisi sonunda sanat ve bilim açısından etüd ve analizlere dayalı olarak çevre düzenlemesine ilişkin uygulama projeleri Prof. Sadri Aran tarafından hazırlanmıştır.

İSMET İNÖNÜ'NÜN KABRİ

Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi komutanı, Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 25 Aralık 1973 günü vefat etmiştir.

Hükümet 26 Aralık 1973'de Anıtkabir'de yaptığı inceleme sonucunda İsmet İnönü'nün burada defnedilmesini kararlaştırmıştır. Bu konuda, Bakanlar Kurulu 27 Aralık 1973 gün ve 7/7669 sayılı bir kararname çıkarmıştır. (Belge:69) Kararname ile, zafer ve Barış Kuleleri arasında 25 açıklıklı kolanatın orta boşluğu 13 ve 14 üncü kolonlar arası defnedilecek yer olarak belirlenmiştir.

İsmet İnönü'nün naaşı, 28 Aralık 1973'te Anıtkabir'e devlet töreni ile defnedilmiştir. Anıtkabir batı revakının 13 ve 14 üncü kolonlar arasında bulunan sembolik lahitin altındaki bölümde bir mezar odası hazırlanarak naaş burada toprağa verilmiştir.

Tören Meydanı katında batı revakında bulunan sembolik lahit, demir komiyer, çerçeve üzerine mermer plakalar vidalanmak suretiyle çok kısa sürede imal edilmiştir. Ekim 1981 de Bayındırlık Bakanlığınca lahidin mermer kaplaması yeşil Bilecik mermeri ile değiştirilerek yenilenmiştir.

6 Kasım 1981 gün ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı hakkındaki kanunda Türk Milletinin bir armağanı olarak yalnız büyük kurtarıcısı için tesis edilen Anıtkabir'de Atatürk'ün en yakın silah ve çalışma arkadaşı İsmet İnönü'nün kabrinin muhafaza edileceği, Anıtkabir alanı içine başka hiçbir kimsenin defnedilemeyeceği belirtilmiştir. ( Belge: 70)

ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ KÜTÜPHANESİ

Anıtkabir'de Atatürk ve milli Mücadele konusunda araştırma yapacak olanlara yardımcı olmak amacı ile 22 Ocak 1991 tarihinde Atatürk ve Türk Devrim Kütüphanesi adı altında ihtisas kütüphanesi hizmete açılmıştır. Kütüphanede Atatürk ve milli Mücadele konusunda Türkçe yabancı dilde yazılmış çeşitli eserler bulunmaktadır. Kütüphaneden, yukarıda belirtilen konularda araştırma yapmak isteyen herkes istifade edebilmektedir. Araştırmacıların, daha bilinçli araştırma yapabilmelerine imkan sağlamak için " Kütüphane Kataloğu" hazırlanarak 1993 yılı içinde ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımı yapılmıştır.

1993 yılı sonu itibariyle kütüphanede 4875 Adet Türkçe, 475 Adet yabancı dilde olmak üzere toplam 5350 adet kitap bulunmaktadır. Atatürk ve milli Mücadele konularında yayınlanan eserler sürekli takip edilerek kütüphaneye kazandırılmaktadır.

ATATÜRK BELGELİĞİ

Atatürk'ün yaşamını hatırasını ve dünya görüşünü canlı tutmak, Atatürk ve Milli Mücadele konusunda araştırma yapanlara yardımcı olmak maksadı ile Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi'ne bağlı bir ünite olarak Atatürk Belgeliği oluşturmuş ve araştırmacıların hizmetine açılmıştır. Belgelik; Fotoğraflar, gazete kupürleri ve belgeler olmak üzere üç ana bölümden oluşmuştur.

KONFERANS SALONU

Atatürk'ün yaşamını ve dünya görüşünü anlatmak, tanıtmak, sevdirmek ve benimsetmek amacı ile planlanmış seminer ve konferanslar düzenlenmektedir. Seminer ve konferansın tarihi, konu ve konuşmacıları ilgili kuruluşlarca kamuoyuna duyurmaktadır.

Konferans Salonu, 19 Mayıs 1993'de Emekli Tümgeneral Turhan Olcaytu'nun "Atatürkçülük" konulu konferansı ile açılarak hizmete girmiştir.

ŞEREF HOLÜ

Mozele'nin birinci katı olan Şeref Holü'nün dört yanı köşeli sütunlarla çevrelenmiştir. Yapının önünde ve arkasında 14.40 m yüksekliğinde, köşe sütunları hariç 8'er sütun vardır. Yanlarda ise14'er sütun yer almaktadır. Kare biçimindeki sütunların gövdeleri beton olup, yüzeyleri traverten kaplıdır. Şeref Holü'ne bronz kapılardan girilir. Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır. Şeref Holü'nün zemini Adana ve Hatay'dan duvarları ise Afyon ve Bilecik'ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır.

Şeref Holü'nün iki yan bölümünde dikdörtgen planı galeriler yer almaktadır. Bunların çatıları içten 9'ar adet çapraz tonozla örtülüdür. Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı ile galeri tavanları mozaik ile süslenmiştir. Şeref Holu'ün yüksekliği 17 Metre olup, yan duvarlarında altışardan 12 Adet bronz meşale bulunmaktadır. Mozele yapısının üstü düz kurşun çatı ile örtülüdür.

BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun başlangıcında en solda bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup vardır. Kabartmanın bu ilk grubu milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir. Bu üçlü gruptan sonraki bölümde Atatürk bir elini uzatmış "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri"diyerek ordularımıza hedefi göstermektedir. Öndeki melek Atanın emrini borusu ile uzak ufuklara iletmektedir. Kabartmanın bundan sonraki bölümünde, Atatürk'ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kişiler yer almaktadır. Kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde birde kalkan diğer elinde yalın kılıç tutun bir asker Türk Ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir. Daha önde ise elinde Türk Bayrağı ile Türk Ordusunu çağıran Zafer meleği bulunmaktadır.

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA

Kabartma kompozisyonunun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek görülmektedir. Bunlar, Sakarya Savaşının ilk dönemini ifade etmektedir. Düşman saldırıları karşısında evlerini, yurtlarını bırakan bu insanlar yurt savunması için yollara düşmüştür. Sağdaki delikanlı arkaya geldiği yöne dönmüş, sol elini yukarıya kaldırmış ve yumruğunu sıkarak, düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir.

Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın görülür. Bunların yanında ortada ayakta duran bir yiğit ve bu yiğide kınından sıyrılmış bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır. Bu grup figürler, Sakarya Savaşı'na başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir. Hemen bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk görülmektedir. Bunlar, düşman istilası altında kalmış olan Türk Ordusunu bekleyen yaşlı halkımızı temsil etmektedir. Üst tarafta, bu halkın üzerinden uçarak geçen ve Başkomutan Mustafa Kemal'e çelenk sunan bir zafer meleği vardır.

Kabartma kompozisyonun sonunda yere oturmuş bir kadın, onun önünde diz çökmüş bir genç ve solda bir meşe ağacı görülmektedir. Oturan kadın vatan anayı, diz çöken Sakarya Savaşı'nı kazanan Türk Ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir. Vatan ana, Türk Ordusuna Zaferin sembolü olan meşe ağacını göstermektedir.

ERKEK HEYKEL GRUBU

Aslanlı yol girişinde solda, iç erkekten meydana gelen heykel grubu vardır. Yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta duran heykeller den sağdaki rütbesiz asker, başında miğferi, sırtında kalın kaputu ile dimdik durmaktadır. Askerin sağında, ortada biraz geride Türk köylüsünü temsil eden bir erkek heykeli vardır. Köylünün başında çok eskiden atalarımızın giydikleri bir yün başlık, omzunda bir keçe yamçı, sol elinde uzun bir sopa görülmektedir. Köylünün sağındaki heykel Türk aydınlarını temsil etmektedir. Genç, sol elinde bir kitap tutarak sağ ayağını biraz ileriye atmıştır. Her üç heykelin yüzlerinde derin acı ile birlikte, Türk Milletinin kendisine özgü ağır başlılığı ve yüksek irade gücü çok etkili olarak, dile getirilmiştir.

KADIN GRUPLARI

Aslanlı Yolun girişinde sağda, üç kadından meydana gelen heykel grubu vardır. Heykeller, yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta durmaktadırlar. Ulusal giysiler içindeki Türk kadınlarından ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinden oluşan çelenk Atatürk'ün kurtardığı bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Ortadaki kadın ağlamakta ve yüzünü eli ile kapamaktadır. Sağdaki kadının elinde Tanrının rahmetinin toplandığı bir kap vardır. Türk Kadınının derin acısı içinde bile gururlu, ağır başlı ve azimli oluşu dile getirilmiştir.

ASLAN HEYKEL GRUPLARI

Aslanlı yolun başlangıcından, ortadaki Tören meydanına kadar uzanan yolun her iki tarafına ikişerli gruplar halinde 24 adet aslan heykeli konulmuştur. Bu heykeller Anadolu'da büyük bir devlet kurmuş Hititlerin üslubunda yapılmıştır. Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihinin araştırılmasına verdiği önemden dolayı Hititlerin üslubu tercih edilmiştir. 40 cm. yükseklikteki kaide üzerinde oturmuş durumda olan aslanlar, Kuvveti ve sükuneti simgelemektedir.