26 Mart 2010 Cuma

Misyoner Avar ve Atatürk

Yıllar önce İzmir Kadınlar Hapishanesi' ndeki mahkum kadınlara akşam dersleri verilmesi kararlaştırılmıştı .

Bir gün milli eğitim müdürü'nün odasına zayıf, ufak-tefek bir genç kız girdi.
"Ben bu dersleri memnuniyetle kabul ederim, efendim," dedi. Müdür şaşırmıştı.

Karşısındaki genç kız, okuldan yeni çıkmış, üstelik, son derece de hassas bir insana benziyordu.
Müdür bir kez daha hapishanedeki tipleri gözünün önüne getirdi. Olacak şey değildi!

Lakin düşüncesini belli etmedi.
"Peki, hoca hanım," dedi. "Bu işle meşgul olacağım."

İki hafta geçmeden, genç kız, soğuk ışıklar altında hapishane koğuşundaki akşam derslerine başlamıştı.

İşi bittikten sonra, ince pardesüsünün yakasını kaldırıyor, süngülü nöbetçilerin, zincirli kapıların arasından geçerek sokağa çıkıyor ve hızlı adımlarla evine koşuyordu.

Hapishane müdürü de, milli eğitim müdürü gibi, hayretler içinde idi.

O kavgacı, o geçimsiz mahluklar, genç öğretmeni hem sevmeye, hem saymaya başlamışlardı. Kadınlar hapishanesinde ilk defa böyle bir hava esiyordu.

Fakat işinde inanılmaz bir başarı gösteren kızın, bir süre sonra acayip bir suçla adliyeye götürüldüğünü görüyoruz.

Hakkındaki isnat: Misyonerlik.
Gittikçe kabaran dosyalar, hep misyoner öğretmenden bahsediyordu.

Neler de neler yapmamıştı ki:
Kadınlar hapishanesi derken, Kinder Garten Teşkilatında çalışmalar, çocuklara iyi insan olmak etrafında bir takım telkinler.
Bütün bunlar misyonerlik denilen şeyden başka ne idi?

İş o kadar dallanıp budaklandı ki, Atatürk meseleyi merak etmişti.
- "Bana misyoner öğretmenin dosyasını getiriniz," dedi.

Bütün bir gece o dosyayı inceledikten sonra, ertesi günü öğretmen Avar'ı yanına çağırttı.
Genç öğretmen Atatürk'ün karşısına çıktığı vakit bir yaprak gibi titriyordu.

Atatürk, bu ufak-tefek kıza hayretle baktı.
- "Misyoner öğretmen sensin, öyle mi?" diye sordu.

Avar şaşırmıştı. Yavaşça, "efendim, ben öğretmen Avar," diye fısıldadı.

Atatürk, o zaman genç öğretmene doğru parmağını uzatarak yüksek sesle şunlan söyledi:
-Hayır, sen misyoner Avar'sın. Bana, senin gibi misyonerler lazım.

Ondan sonra da Atatürk fikirlerini açıkladı:
Bir toplum, daha ziyade aile yoluyla, bilhassa kadın yoluyla kazanılabilirdi. Genç öğretmen Doğu'ya gidecekti. Oradaki genç kızlan, hatta bunlann arasında hiç Türkçe bilmeyenleri bile toplayacaktı. Onları, bu toplumun potasında yetiştirecekti; sonra bu çocuklan birer ışık huzmesi altında köylere gönderecekti.

Sözlerinin sonunda:
- Git, memleketin içine gir, dağ köylerine, uzan; orada bizden ışık bekleyen yarının annelerini göreceksin, dedi.

Genç öğretmen, içi içine sığmaz bir halde Atatürk'ün yanından çıktı.

İşte yıllar ve yıllardır Avar, Doğu illerinden birinde Kız Enstitüsü Müdürlüğü'nde bu inanılmaz işle meşguldür.

Şimdi Elazığ, Tunceli, Bingöl çevrelerindeki halk, bu ufacık-tefecik kadından bir azize gibi bahseder.
Onun hakkında iki yüze yakın mani, masal ve çocukların dilinde sayısız “Avar Şarkıları” vardır.

O, yol vermez, geçit tanımaz dağlara at sırtında tırmanır, dağ köylerinden, çoğu esmer köy kızlarını toplar, onları kendi ceketine sanp okuluna götürür.

Avar, Doğu'da gerçekten inanılmaz bir isimdir.

Dağ tepesindeki köylere bu masal kadının, öğrenci toplamak için gittiği zaman köylüler, "kızımı da götür, Avar" diye atın üzengisine yapışıyorlar. .

Şehre, Avar'ın okuluna gelen kızı, bir kere de üç-dört yıl sonra görünüz. Ben, bir insan yaratma mucizesini orada gözlerimle gördüm.

Hikmet Feridun Es

Hayat Dergisi 1957

25 Mart 2010 Perşembe

İzmir'de Atatürk Büstü





Resimlerde bu yıl yapımı biten Atatürk büstünü göreceksiniz. Büstün yüksekliği Rio da ki İsa heykelinden daha yüksektir.İzmirin taşı toprağı
ATATÜRK tür.